İçindeki tüm ışıkların söndüğü o kara gecede, umutsuz ve yorgun düşmüştün hatırla. Belki sabaha kadar ıslak yastığından başka sarılacak kimsen de yoktu yanında. Güçsüzleştin. Bir yardım eli istedin, birini istedin. Sustun. Sustukça içinde büyüdü bekleyişin. Umut ettin. Her ettiğin umut suya düşerken öylece bakakaldın. Bir yardım eli istedin, biri seni duysun istedin duymadığını düşünüp.
Belkide yardım eli dilediğin zatın sana kimse göndermediğini düşündükçe seni yaradandan da yüz çevirdin ve umudunu kestin. Belki de işlediğin günahlardı dualarına karşılık bulamamanın sebebi. Fakat rahmeti senin günahlarından büyüktü Allah’ın. Umudunu yitirdikçe daha da battın karanlığa. Daha da sustun içine içine. İçin suskunluklar ülkesi. Umutsuzluklar ülkesi. Dışarıya saçtığın gülüşlele saklamaya çalıştığın mutsuzluklar ülkesi. Nasıl ki bir ustanın ürettiği makinayı en iyi tamir eden yine kendisiyse, senin kalbini yaratanın da kalbini en iyi tamir edecek olan zat olduğunu bilmeliydin. Hem Rabbin Zümer suresi 53 ayette ve daha bir çok yerde bahsetmişti sana:
“Ey nefislerine uyup da sınırlarımı aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin,
Umudunu yitiren mutlu olamayacağını düşünür. Mutlu olamayacağını düşünen mutlu olamaz. Mutlu olamayan şükür etmez. Şükür etmeyen isyana gider. İsyana düşen umut edemez. Bu kısır döngünün içine düşen battıkça batardı karanlığa.
Kardeşim!
Belki öyle bir karanlığın içindesin. Belki de çok yalnız hissediyorsun. Belki istediklerinin olmamasından dolayı kızmaya hakkın olmayan birine O’na kızıyorsun haddin olmasa da. Haddin değil evet. Çünkü sen bile sana ait değilken vermediği hiç bir şey için seni yaradanı suçlamak haddin değil. Verirse lütfundan, vermezse rahmetindendir kardeşim. Allah kulununun kötü olmasını ister mi hiç ? Sana vermedikleri sana iyi gelmeyeceğindendir. Sana vermedikleri belki de daha güzelini vereceğindendir. Belki de en güzelini ahirette verebilmek, sonsuz mutluluğunu istemektendir. Rabbinden hayırlısını iste. Yoksa nimet diye istediklerin Karun’a verilenler gibi Allah’ın belası birer nikmet olabilir. İlla da benim olsun dediğin o kadın, berbat bir evlilik yapmana, hayırsız evlatlar yetiştirmene neden olabilir. İlla da benim eşim olsun dediğin o adam hiç yapmaz dediğin bir anda seni defalarca aldatıp tüm güvenini sarsabilir. Hayır bildiğinde bir şer olabilir. Sebeplere başvur. Rabbinden iste. Fakat olmayanı zorlama. Kimseyi Rabbinin önüne geçirme. Kimseyi rabbinden çok isteme. Geçici bir dünyada taş çatlasa 80 yıl sefasını süreceğini sandığın güzelliklere tamah edip Rabbine isyan etme. Seni yaradan rabbin senin her zerreni senden iyi bilendir kardeşim. Unutma kadere iman eden kederden emin olur. Kadere iman eden müslüman istediği olmadığı diye kederlenmez. Planlar yap. Fakat planların üstünde plan yapan bir Rabbin olduğunu unutma. Bir kul olduğunu unutma. Hiç bir şey istemeye hakkı olmasa da sana verilen bunca nimet varken hala kendi istediklerinin olmamasına üzülecek kadar bencil olma. Ve Rabbinin seni sevdiğini unutma. Ayrıca Rabbinden istediklerini hak edip hak etmediğini, yeterince sabredip etmediğini de iyi düşün. Belki de isteklerin için yeterince sabretmemişsindir. Ayrıca Allah’tan nasıl yardım isteyeceğin konusunda rabbimizin bize kuranda öğrettiği bir isteme şekli de var. Bunu yapıp yapmaman da isteğinin kaile alınmasında çok önemli. Yüce Rabbimiz Bakara 153’te şöyle der:
Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
Kimimizin daha namazı bile yokken kimimizin sabredecek gücü yokken isteklerimizin olmamasını Allah’a bağlamak ne kadar doğru sizce ? Kardeşim sabret.en kötü ölünce geçecek dertlerin için hiç geçmeyecek bir ahiret hayatını yakma. Üstüne düşeni yap ve Rabbine bırak. Üstüne düşeni yaptıktan sonra tevekkül, verilmeyene sabır, verilene teşekkür et. Selametle…